"Karanlığın Prensi" Ozzy Osbourne
"Karanlığın Prensi" Ozzy Osbourne, sadece heavy metalin değil, modern dünyanın en aykırı figürlerinden biri olarak sesinden çok daha gürültülü bir hayat yaşadı.
1948’de İngiltere’nin işçi sınıfı mahallesinde doğan John Michael Osbourne, hayata dezavantajlı başladı. İkinci Dünya Savaşı sonrası yoksulluk içinde disleksik bir çocuk…
Fakat içindeki çığlık, 1968’de kumbaya çemberleri kurulurken jenerasyonun öfkesini Black Sabbath ve heavy metal bir ritüele dönüştürdü. Tony Iommi’nin o güne dek duyulmamış kadar karanlık ve uğursuz riffleri ile savaş sonrası çürümüş umutların, bastırılmış öfkenin, dine, devlete ve aileye yöneltilen çığlıkların sesi oldu Ozzy.
1969’da grubun adını taşıyan ilk albümü, Hristiyan ikonografisinin ve geleneksel ahlakın sınırlarını yıkarak müziği bir tür şeytani ayine dönüştüren metalin doğum anıdır. 1970 tarihli Paranoid albümündeki “War Pigs”, “Generals gathered in their masses, just like witches at black masses…” diye başlayan sözleriyle toplumun "kutsal" saydığı yozlaşmış kilise, ordu ve iktidara karşı anti-militarist bir marş, başkaldırının bir tür kutsal metnidir.
Aynı albümdeki “Iron Man” ise gelecekten gelip toplum tarafından dışlanan bir adamın hikâyesi, Ozzy^nin kendi hayatından bildiği yalnızlık, hor görülme, anlaşılmama hâli üzerine ve her zaman alay edilen, ama bir gün ayağa kalkıp dünyayı yok eden kişinin metaforudur. Solo kariyerinde ise bilinçaltının karanlığına dalarak, mistik, ezoterik ve provokatif kültürel bir ikon, batı medeniyetinin bastırdığı tüm karanlık temaların sözcüsü olur.
Ozzy’nin sahnedeki transa geçmiş, ne dediği çoğu zaman anlaşılmayan -yada çok sağlam uçmuş- personası, sistemin “normal” dediği her şeye tokat gibi çarpıyordu. Ozzy, "ahlak bekçileri"nin kabusu; yalnızların, dışlananların, öfkelilerin kahramanıydı. Kendi deyimiyle “aptal bir palyaço gibi” görünse de toplumun ciddiyetini, sahteliğini yıkmanın en etkili yolu onunla alay etmekti. Yarattığı karakter, şeytanla dalga geçen bir ayyaş, Tanrı’nın gazabından korkmayan bir şakacıydı.
Televizyon ekranlarında bile maskesizdi. “The Osbournes”, bir rock yıldızının sterilize edilmemiş, filtresiz hayatını gözler önüne serdi ve herkesin kahraman gibi görmek istediği figürü, kırılgan, kaotik, gerçek bir anti-kahramana dönüştürdü.
Ozzy Osbourne’a veda ederken yalnızca bir müzisyeni değil, karanlığı kabullenmenin ve ondan güç devşirmenin ne demek olduğunu bize gösteren, kendine has bir gülüşü, bozuk ama büyüleyici konuşması ve içinden geldiği gibi yaşadığı hayatıyla bir Rock’n Roll ikonuna veda ediyoruz.
“You can’t kill rock ’n’ roll, it’s here to stay.” Ozzy Osbourne