Filtreleme kriteri: “Sergi”
TOPLANMA ALANI
Eyl
13

TOPLANMA ALANI

​Unite Sezon Açılış Sergisi: Toplanma Alanı

​Unite olarak, yeni sezona Açık Çağrı sonucunda belirlenen sanatçıların katılımıyla merhaba diyoruz.

Unite, salt bir mekân olmanın ötesinde, farklı seslerin ve yaratıcı disiplinlerin kesiştiği bir "Toplanma Alanı"dır. Bu isim, sanatçıların farklı yaklaşımlarının bir araya geldiği, disiplinlerarası bir diyalog zemini kuran bu serginin temel felsefesini yansıtıyor.


Unite Season Opening Exhibition: Gathering Space

Unite is welcoming the new season with the participation of artists selected through Open Call.

​Unite is more than just a space; it is a "Gathering Space" where different voices and creative disciplines intersect. This name reflects the core philosophy of this exhibition, which brings together the diverse approaches of artists and establishes a ground for interdisciplinary dialogue.

Etkinliği Görün →

İçeride Bir Yer
Haz
14

İçeride Bir Yer

Sergi açılış > 14 Haziran Cumartesi saat 18.00

İçeride Bir Yer

Dünyaya ve hayata dair her şey çoğul bağıntılar barındırır. Her dinamik, bir diğer dinamikle bağıntılı ve karmaşık bir ilişkiler bütünüdür. Bu sergideki genç sanatçılar çok katmanlı bir örüntüye sahip dünyayı “içeriden” bir bakışla takip etmek ve iç dünyanın böyle bir gerçekliğe nasıl yansıdığına ya da “dışarının” “içeriye” nasıl yansıdığına odaklanmak yolunu seçtiler: Dışarıdaki dünyaya ben nasıl yansıyorum? Dünya bana nasıl yansıyor?

Günümüz insanının zihinsel altyapısı tek katmanlı değildir; ruhsal temelli ihtiyaçlarının yanı sıra karmaşık ve devingen bir iç dünyası vardır. Bir de buna karşısındaki her gün daha da genişleyen dünya eklenince sorun daha da karmaşıklaşır. David Harvey’in post modern insanı bu karmaşık yapıyı görselleştirmesi bakımından mükemmel bir örnektir: Harvey’in tanımladığı insan, “reggae dinler, bir western seyreder; öğlen yemeğinde McDonald’s yer, akşam yerel mutfak çeşitlerinden; Tokyo’da Paris parfümü sürer, Hong Kong’da retro giyinir”. Daryush Shayegan’ın Yaralı Bilinç adlı kitabında belki biraz sert bir ifadeyle “kültürel şizofren” olarak tanımladığı insan da çok farklı değildir: “Marksist diyalektiğin keskin bıçağıyla en küstah karşıtlarının kellerini kopardıktan sonra Mesnevi’den bir bölüm okuyup kendinden geçen” Ortadoğu’nun günümüz aydınını dünyanın geneli anlayabilir artık;  kültürel tek bir kimliğe bağlı olmayan, birbiriyle çelişkili birçok yaşam modelinin fragmanlarıyla var olan, sınırları kendisi tarafından çizilmiş bir alana sahip olan bir yaşam formudur günümüz insanı...

“İçeride Bir Yer” insan karmaşasına bu noktadan bakmaktadır; başka türlü bakması da mümkün değildir, çünkü bugünün gerçekliği aksini kabul etmez. Sergideki her bir eser bu çok katmanlılıktan beslenir, dolayısıyla da birbirlerinden plastik bağlamda çok farklı, çok çeşitli bir yapıya sahiptirler. “İçeride Bir Yer” karmaşık, farklı duyguları bir arada barındıran, çelişkili ama kesinlikle bu dünyanın insanına dair fikir veren bir sergi olmayı ön plana koymaktadır.

Sergi Küratörü: Doç. Zuhal Baysar

Etkinliği Görün →
-mış gibi
Haz
14

-mış gibi

Kitschen Güncel Sanat İnisiyatifi’nden Yeni Bir Sergi: “-Mış Gibi”
14 Haziran 2025, UNITE, Ankara

2010 yılında Ankara’da kurulan Kitschen Güncel Sanat İnisiyatifi, yeni sergisi “-Mış Gibi” ile çağdaş sanatın sosyal, kültürel ve politik katmanlarını derinlemesine irdelemeye hazırlanıyor. 14 Haziran 2025’te UNITE Ankara’da izleyiciyle buluşacak olan bu sergi, günümüz dünyasında gerçeklik ve temsiliyet arasındaki bulanık sınırları tartışmaya açıyor.

Kitschen, daha önce gerçekleştirdiği “Kapalıyız” (2010), “Whatever, I Am Not an Artist” (2012) ve “Müphem, Sarhoş, Köpek” (2014) gibi sergilerle alternatif anlatıların, kimlik sorgulamalarının ve kolektif üretim süreçlerinin izini sürdü. Bu çizgiyi devam ettiren “-Mış Gibi”, hem bireysel hem de toplumsal ölçekte performatif kimliklerin, kültürel kodların ve görünürdeki gerçekliklerin arka planını sorguluyor.

Jean Baudrillard’dan Guy Debord’a, Judith Butler’dan Nietzsche’ye uzanan kuramsal referanslarla şekillenen sergi, sanatı yalnızca estetik bir araç olarak değil, eleştirel bir düşünsel alan olarak da konumlandırıyor. Katılımcı sanatçılar, toplumsal maskeleri, yanılsama ve hakikat gerilimini, medya ve teknoloji çağındaki temsiliyet meselelerini çeşitli disiplinlerdeki eserlerle izleyiciye aktarıyor.

Sergi; görsel sanatlar, video yerleştirmeler ve kavramsal işler aracılığıyla “mış gibi” olmanın bireysel varoluş ve toplumsal sistemlerle ilişkisini ele alıyor. Bireyin “özgürmüş gibi”, “mutluymuş gibi”, “yaşıyormuş gibi” performansları sergi boyunca tartışmaya açılıyor.

Kitschen, bu sergi aracılığıyla yalnızca bir sanatsal etkinlik değil, aynı zamanda eleştirel düşüncenin, toplumsal sorgulamanın ve kolektif hayal gücünün alanını yaratmayı hedefliyor.

Sanatçılar:
Tuğba Akçakoca, Elif Dilan Aksu, Nil Ayber, Mustafa Can Baltacı, Bezo, Birce Erol, Yasemin Erturan, Fırat Engin, Elif Varol Ergen, Serhat Ergün, Zeynep Erşahin, Şevval Erkul, Rabianur Ocak, Ekin Kılıç Ezer, Oğulcan Özer, İhsan Berke Saraçoğlu, Maze Sürer, Sena Soykök, İrem Sezer, Derinsu Alicikoğlu, Yağmur Kaya, Ekin Kemal Düz.

Etkinliği Görün →
Blue pencıl
May
2
- 23 May

Blue pencıl

Camın kırılgan hafızasında, ağacın susmayan damarlarında, yüzlerin silinmeyen yankısında çoğalan bir hikâye. Her katman, başka bir biçimin yankısı; her iz, başka bir direnişin sessizliği. Kimi ışığa tutundu, kimi köke, kimi unutulmuş bakışlara. Hepsi, görünmeyeni görünür kılmanın başka bir yolunu aradı.

Bu serigrafi/baskı serisi, zamanın ve hafızanın izlerini katman katman çoğaltarak, sessiz direnişleri görünür kılmayı amaçlıyor.

Etkinliği Görün →
Intermezzo
Nis
18
- 2 May

Intermezzo

Kufi yazı islam kaligrafisinde ilk yazı çeşididir. Sonraki dönemlerde bu yazının yerini başka yazı türleri almış ve hat sanatında bugünkü duruma gelmiştir.

Sert kenarlı ve köşeli bu yazı (doğrusu ma'kili ) sanat tarihinde özellikle de resim sanatında yirminci yüzyılın başında kimi sanatçıların eserlerinde geometrik anlatı/söylem olarak  kendini göstermiştir. Selçuklu döneminde özellikle mimari yapılarda çokça kullanılmış ve bu dönemden sonra yapılarla özdeşleşmiştir.

Ateş, islam kaligrafisinde pek bilinmeyen bir alan olan "hattatların karalamaları"na odaklanmış ve buradan hareketle kavramsal temelde görsel eserler yaratmaktadır. Daha önce klasik yazı çeşitleri (sülüs, nesih, talik ) ile sanat projeleri yapmıştır. Son yıllarda kufi yazı ile aynı anlayışta sanat pratiğini sürdürmektedir. 

"İntermezzo",  kufinin mimarideki bir süsleme öğesi olmaktan çıkarılıp bizzat bu yazıyı, öğeyi başat bir yapı, anlatı olarak ele alma denemesidir.

Siyah duvardaki üst üste binmiş  beyaz yazı im(ge)leri geleneksel mimari yapılardaki harflere, sözcüklere  nazire yaparak ve onları öteleyerek anlamın uzağında bir hattat karalamasına evrilmektedir.  Kufi yazı, uzun ömürlü olamadığı ve yerini zaman içinde diğer yazı türlerine bıraktığı için  "kufi karalamalara" pek rastlanmaz.

Geometrik bu anlatıda sanatçının diğer eserlerinde olduğu gibi kakofonik söylem üzerine kuruludur. Ses ve sessizliğin iç içe geçtiği bu duvar enstalasyonunda her imge hem bağımsız bir tını hem de anlatının bir örgeni konumundadır. Görsel bir şiir inşa etmeye soyunan sanatçı bu görselin tınısını, sesini de sonuna kadar ağdırmayı ihmal etmiyor..

Etkinliği Görün →
Oubaıtorı
Nis
18
- 2 May

Oubaıtorı

"Zamanımın çoğunu, doğanın, ruhunu ve kişiliğini incelemek ve düşünmekle geçiriyorum. Amacım, bir görüntüyü kaydetmek değil, manzaranın özünü anlamak, duygularıma göre onu şekillendirmek, form ve renkle ilgili girdiğim bu süreçte hayal gücüme yardımcı olançalışmalar yapmak. Bu benim için iç güdülerimi, insanları ve dolaylı olarakta yaşamı anlamlandırma çabası ile ilgili. 'Az şey görürüz doğada bizim olan.' William Wordsworth'un bu dizesi, bir resme başlamadan önceki duygu durumumu en iyi şekilde özetliyor gibi. Doğaya bakmanın bizim için artık ne anlama geldiğini anlamaya çalışıyorum. Genellikle sıradan, ıssız ve kimsenin dikkatini çekmeyen peyzajunsurlarını dönüştürmeye doğru bir çekim hissediyorum. Manzaraları, doğayla olan karmaşık simbiyotik ilişkimizi ve resim aracılığıyla bakış açılarımızın nasıl değişebileceğini keşfetmek için güçlü bir ortam olarak görüyorum. Son zamanlardaözellikle dağların ve kayaların sert formlarını oyarak, nefes alan organik peyzajlar üzerine çalışıyorum. Onlara biraz daha insansı görünümler katarak, belki de kendi nesnelerimizle donattığımız dünyanın dışında kalan organik yaşamı kendime hatırlatıyorum. Burada sunduğum çalışmalar, bahsettiğim sürecin bir parçası olarak doğal dünyayı, kendi pratiğim aracılığıyla zaman içerisinde evrimleşen, hayal etme ve deneyimleme çabamın bir yansımasıdır."

Etkinliği Görün →
Lıght and Heavy
Mar
8
- 29 Mar

Lıght and Heavy

Bu yerleştirme biraz nasıl bir hayata maruz kaldığımızla, biraz hayatı nasıl algıladığımızla ilişkili. Görünüşler ile gerçekler arasındaki farkla. Kuşkusuz mekâna hükmeden bu yapı hem hafif hem de ağır. İçeriye doğru arayüzler yoluyla sizi bir expedisyona davet ediyor. Bir tür hakikat pornografisi, ya da mağara alegorisi.

Gerçeği ya yitirdik ya da yitirmek üzereyiz. Kameraların arzularımız üzerine yaptığı etkiden bahsediyorum. Dijital arayüzler görüntünün proliferasyonu ve hızlı yayılımı hem gerçekliklerimizi değiştirdi hem de beklentilerimizi arttırdı. Dolayısıyla hayal kırıklıklarımızı da…

Dijital ile ‘doğal’ olana daha da mesafelendik. Dokunma duyumuz bile dolayımlandı. Bir tür dolayımlar evreni içindeyiz. Oturma odamız her yer, her yer ise ekrandaki görüntü oldu. Hakikat her gün yeniden yazılıp bize sunulan ekrandaki bir tür pornografiye dönüştü.

Dışarıya çıkıp gün ışığında hakikati görüp mağaradakileri uyarmak da mümkün değil sanki. Çünkü dışarısı da artık görünüşler dünyası. Ve artık kimimiz çadırımızı alıp kaçacağımız bir içerisi arıyoruz. Hayat artık hem çok hafif hem de çok ağır.

                                                                                                                  

This installation is somewhat related to the kind of life we are exposed to, how we perceive it; the difference between appearances and reality. Undoubtedly, this structure that dominates space is both light and heavy. Invites you to an expedition through interfaces towards the inside. A kind of pornography of truth, or an allegory of the cave.

We’ve either lost the truth or are about to lose it. The effect that cameras have on our desires, the proliferation and rapid spread of digital interfaces and images have both changed our realities and increased our expectations, and so our disappointments too.

Via digital, we’ve distanced ourselves even more from the ‘natural’.  Even our sense of touch has been mediated. We are in a kind of universe of mediations. Our living room is everywhere and everywhere has become the image on the screen. The truth has become a kind of pornography on the screen that is re-written and re-presented to us every day.

It seems impossible to go outside, see the truth in the daylight and warn those in the cave. Because outside is now a world of appearances, some of us are now looking for an INSIDE to escape into with our tents. Life is now both very light and very heavy.

 

Ahmet Güven is an artist, curator, and researcher with a background in engineering, design and fine arts. He has MFA degree and  is a PhD candidate at Hacettepe University Fine Arts Sculpture Department. Before that he graduated from METU Electronics Dept and has taken various lectures at METU Industrial Department on design methods and industrial aesthetics. His research topics include post-human condition in tech driven world at the intersection of material culture, design and art. He has completely immersed himself into art after resigning from his corporate job and opening his solo exhibition “One No One” at Venice in 2018 devoted to his carrier path U-turn and existential crise.

Etkinliği Görün →
İki Uç
Şub
13
- 28 Şub

İki Uç

“PALYAÇO KÜMESİ”
-iki uç -
Dünya değişiyor. Kavramlar, tanımlar ve bizler dünya ile birlikte değişiyoruz. Ben bu değişimin tam ortasında hissediyorum kendimi. 37 yıllık serüvenin son bir kaç yılında yaşadıklarım, aldığım nefesten, attığım adıma kadar hayatın başka başka pencerelerinden bakmama fırsat sağladı.

Her şeyin zıddıyla var olduğunu anlamak, dualitenin kaçınılmaz döngüsüne teslim olmak bunca karmaşanın içinde yolumu bulmamı sağladı.

Bu sergiyle “evren ve anlam” sorularına verdiğim cevapları sizlerle paylaşıyor olacağım.

Etkinliği Görün →
Saksı
Şub
8
- 22 Şub

Saksı

“Saksı”, toprağın tasarım, form, malzeme ve tekniğin, estetik ile birleşerek insan eliyle şekillendirilmesi sonucunda, bitkilere yeni bir yaşam alanı sunan bir saklama aracıdır.

Bu sergide yer alan seramik saksılar geleneksel formların çağdaş bir çizgide, işçilikte ideali hedefleyerek yeniden ele alındığı, sadece yalın ve işlevsel günlük nesneler olmaktan çıkarak, tekil ve özgün işlere dönüşümüdür.

İnsanlığı en eski üretim pratiklerinden birinden ilham alan zamansız formlar, malzemenin doğası, kalitesi ve işcilikle aynı zamanda bitkilerin gelişimi için gerekli olan dengeyi ve işlevselliği sağlayarak, bitkileri yeniden toprakla buluşturur.

Etkinliği Görün →
Işık ve Gölge
Oca
3
- 23 Oca

Işık ve Gölge

“Zamanın ezici gücü gözlerimin önünde ve ben, kameranın deklanşörüne basmaya devam etmeye çalışıyorum. Bizim aramızdaki bu kaçınılmaz yarışta, bir noktada yanıp tutuşacağımı hissediyorum.” — Daido Moriyama

Ege Ilıcak’ın Işık ve Gölge sergisi, zamanın keskin baskısını ve fotoğrafın o anı yakalama tutkusunu keşfediyor. Işık ve gölge arasındaki bu sürekli değişim, geçici olanın ve kaybolan anların izlerini soruyor. Her kare, zamanı durdurma çabasının bir sonucu, bir zaman yolculuğunun parçası. Ege Ilıcak’ın geçmiş yıllar boyunca dünyanın farklı noktalarında - hem iç hem de dış mekânlarda - çektiği fotoğraflar, her geçen anın bir gölgeye dönüşmesiyle izleyiciyi anın içine çekiyor.

“The crushing force of time is before my eyes, and I myself try to keep pressing the shutter release of the camera. In this inevitable race between the two of us, I feel I am going to be burnt up.” — Daido Moriyama

Ege Ilıcak’s Light and Shadow exhibition reflects on the profound impact of time and the passion of capturing the fleeting moment through photography. The dynamic interplay between light and shadow invites a reflection on the transient and the lost. Each frame is an effort to freeze time, a part of a continuous journey through it. The photographs taken by Ege Ilıcak in different parts of the world over the past years—both indoors and outdoors—immerse the viewer in the moment as every passing instant transforms into a shadow.

Etkinliği Görün →
Fırtına
Ara
13
- 27 Ara

Fırtına

Gaston Bachelard’a göre rüzgârın her aşamasının kendi psikolojisi vardır. Rüzgâr heyecanlanır ve umutsuzluğa kapılır. Çığlık atar ve yakınır. Şiddetten çaresizliğe geçer.
Rüzgâr fazlasıyla, her yerde ve hiçbir yerde olan öfkedir; doğan ve tekrar kendinden doğan, dönen ve devrilen, altüst olan. Rüzgâr göz dağı verir, korkutur ve ulur. Tüm gücü esas itibariyle, dinamik bir katılım içinde olan imgelemdedir
Rüzgar geçmişten gelendir. Savaşlar, mücadeleler geçirmiş, gemileri batırmış, ülkeler yönetmiş, tohumları dağıtmış o rüzgardır. Sürekli hareket halinde tüm dünyayı gezmiştir. Durgun hava sabit bir zamanı anımsatırken, rüzgâr işte bu devinimin, akan zamanın bir imgesi olabilir.
Kozmogenik girdap, yaratıcı fırtına, öfke ve yaratımın rüzgârı, geometrik eylemleriyle değil, “güç bağışçıları” olarak kavranırlar. Hiçbir şey dönen, girdapsal (tourbillonnant) hareketi durduramaz artık. Dinamik imgelemde her şey canlanır, hiçbir şey durmaz. Hareket varlığı yaratır, dönen hava yıldızları yaratır, çığlık imgeler, sözler, düşünce yaratır.

Bu kadar karanlık bir gökyüzü fırtınasız açılmaz. -Shakespeare

“So foul a sky clears not without a storm.”

Etkinliği Görün →
Sprınt
Kas
29
- 13 Ara

Sprınt

Baskı sanatının temel üretim mekaniği kopyalama ve çoğaltma maksatlı bir iz bırakma eylemine dayanır, bu tanımlamadan yola çıkarsak kendini ifade etmek isteyen ilk insanların mağara duvarına ellerinin izini, boya ve ince oluklu bir çubuk vasıtasıyla bırakmaları bu sanat tekniğinin ilk örneklerindendir de denilebilir.

Bu sergide teknik kusursuzluğu hedeflemeyen, mutlak formlardansa deneysel olanın neşesinin peşinde koşan üretimlere yer vermeye çalıştık, yaş ve teknikten bağımsız bir şekilde deneyen ve üreten kişilerin baskı işlerinin bulunduğu "SPRINT" sergisinde muhtemelen göremeyeceğiniz tek şey "kusursuzluk" olacaktır.

Serginin ismine gelince de kısa bir sürede oluşturulan ve UNITE'ın genel üretim pratiğini yansıtan, sürekli bir koşuşturma ve işleri bitirmek için hızlı bir şekilde hareket etmemizi gerektiren tüm süreçler bu print sergisi için de aynı şekilde geçerliydi ve sergi için "Sprint" kelimesinden daha iyi bir isim olamaz diye düşündük.

Etkinliği Görün →
Tentoonstellıng
Kas
1
- 1 Ara

Tentoonstellıng

Son iki senedir yapılan işlerin gösterimde olacağı sergi, adını Felemenkçe sergi anlamına gelen “tentoonstelling” kelimesinden alıyor. Sunulan işlerin tematik bir birliktelik içerisinde değil de biçimsel bir birliktelik içerisinde olması böyle kapsayıcı bir başlığı gerekli kılıyor. Sanatçı, tuval ve panel üzerine büyüklü ve küçüklü figüratif yağlı boya resimlerini izlenime sunarken ilham olarak farklı görüntüleri referans alan eserler bünyelerinde farklı zamanları, coğrafyaları, esintileri ve zaman dışı çehreleri bulunduruyor.

Etkinliği Görün →
Dirsek Teması
Eki
19
- 1 Kas

Dirsek Teması

UNITE 19 Ekim 2024 saat 18.00'de altı kişinin yıllar içerisinde hem fiziksel hem de kavramsal birlikteliğinin üretim sürecine yansımalarını ele alan Dirsek Teması sergisi açılışına davet ediyor.

Etkinliği Görün →
Superpose
Eyl
14
- 5 Eki

Superpose

Süperpoze fizikte iki veya daha fazla dalganın bir noktada birleşerek birbiri üzerine bindiği fenomeni ifade eder, bu fenomeni plastik sanatlar dünyasına adapte etmek gerekirse bir sanat eseri, farklı renklerin, formların veya dokuların birbirini tamamladığı bir süperpoze alanıdır diyebiliriz. Her sanat üretimi sanatçının zihninden fiziksel alana geçerken süperpoze bir kompozisyon ortaya çıkar, bu bağlamdan hareketle bir sergi de bu üretimlerden oluşmuş bir süperpozik alandır.

In physics, superposition refers to the phenomenon in which two or more waves merge at a point and overlap each other. To adapt this phenomenon to the world of plastic arts, we can say that a work of art is a superposed field where different colours, forms or textures complement each other. As each art production passes from the artist's mind to the physical space, a superposed composition emerges, from this context, an exhibition is a superposisition space composed of these productions.

Etkinliği Görün →
Bana Güzel Yalanlar Söyle
Haz
14
- 28 Haz

Bana Güzel Yalanlar Söyle

Gerçekler birbiriyle çatıştığında onlara “gerçek” denir mi? Yoksa birinin gerçeği diğerine yalan mıdır?

Bana kendi gerçeğini söyle.

Öyle bir söyle ki yalan olsun.

“Bir yapıt olmak bir dünya kurmaktır” der Heidegger. “Hakikatin” yapıtta kurgulanışıdır sanat. Her yapıtında yeni bir “gerçek” var eder sanatçı. Sanat tarihi gerçekliği tanımlayan akımlarla doludur: Realizm, Sürrealizm, Fotorealizm, Yeni Gerçekçilik, gibi… Sonrasında Baudrillard gerçeğin yerini simülasyonun aldığını, Guy Debord yaşamın toplumsal bir gösteriden ibaret olduğunu söylediğinde sanatçı için “gerçek” bambaşka bir boyuta geçmiştir. Dokunulmazlığını ve yüceliğini yitirmiştir gerçek: “Doğru” ve “haklı” olması gerekmez artık. “Yeni bir gerçek” için “yalan” mübahtır.

Sanal gerçeklikten, sosyal medyadan, ‘post truth’tan beslenen, sıradan dünyanın gelip geçici kayıtsızlığında can alıcı birkaç saniyelik görünürlüğün hesaplaşmasındaki sanatçı acıklı bir gerçeği fark eder: Eskinin sanatçısı, yüzyıllardır binyıllardır eserleriyle yarattığı kendine has alemlerde tatlı tatlı “yalanlar” söylemiştir zaten…

Konstantinos Kavafis’in ünlü kitabının başlığına da taşıdığı o soru ne kadar önemlidir: “Sanat her zaman yalan söylemez mi zaten? En çok yalan söylediği zaman en yaratıcı olduğu zaman değil midir?”

Bana yalan söyle.

Öyle güzel yalan söyle ki gerçek olsun.

Küratör: Zuhal Baysar

Aleyna Zülal Cevher
Ayça Buğlagil
Ayşegül Demirezici
Büşra Göçer
Cem Özdoğan
Civan Atik
Çağdaş Arslan
Damla Nisa Taşkıran
Deniz Kılınç
Derya Akbay
Dilara Erbay
Ecenur Karaaslan
Elif Sema Turnalar
Eylül Uçar
Fatmanur Bostancı
Feraye Doğan
Furkan Cin
Gülşah Sözbir
İbrahim Yücel
İlayda Azak
Kaan Altıok
Melih Uçmaz
Murat Yavuz
Özlem Akpınar
Sıla Akkaş
Sudenur Gürbüz
Zekiye Elvin Sevil
Zeynep Tanış
Zifa Reyhan Ziyalı
Zübeyde Koçak

Etkinliği Görün →
Buradan Uzakta
May
25
- 15 Haz

Buradan Uzakta

“Uzakta, dış dünyanın gürültüsünden ve karmaşasından uzaklaşarak, kendi iç dünyamıza doğru bir yolculuğa çıkarız. Bu yolculukta, sessizliğin ve yalnızlığın gücüyle karşılaşırız ve "uzak"; kavramı kendiliğinden bir anlam kazanır. Kimimiz için uzaklık, bilinmeyen bir coğrafyada kaybolmakken, kimimiz için ise içsel sınırların ötesine geçmeyi ifade eder. Bu uzaklaşma sürecinin rehberleri ise sessizlik ve yalnızlıktır. Sessizlikte, içsel sesler yavaş yavaş belirginleşirken, yalnızlıkta kendi varlığımızla baş başa kalırız. Bulunduğumuz yerden çok uzakta yine kendimizi buluruz.”

Etkinliği Görün →
BIg Baboli PrInt House "Devasa Buhran"
May
24
- 16 Haz

BIg Baboli PrInt House "Devasa Buhran"

24 Mayıs 2024 Günü @uniteortakmekan Ankara’da sizleri görmeye geliyoruz. Sizler de bizi görmek isterseniz bekleriz.
Açılış günümüz, dostumuz @bunusenistedin_kalpkalpkalp in konseri ile taçlanacaktır.
“Devasa Buhran” başlığı altında @moklich @zez_eah @ucube.mutaf @rostatelier olarak hazırladığımız işleri ve 2018 sonrası yaptığımız seçkimizi görebileceksiniz.

Etkinliği Görün →
Kendi Kendime Kalamıyorum
May
10
- 31 May

Kendi Kendime Kalamıyorum

"Kendi Kendime Kalamıyorum" bireyin ilişkilendiği çevre ve iç dünyasında gelişen tekinsizlik halini yansıtmaktadır. Bir başına kalamama, benlik arayışı içerisinde kaybolma, bulunduğu mekândan şüphe etme hissiyatlarıyla birlikte gelişen bu durum Georges Perec'in "mekân bir şüphedir" söyleminden yola çıkarak gerçekleşmiştir. Sanatçı, ikili bir bakış açısı sergileyerek bireyin yalnız kalmanın istenci içerisinde mi olduğunu, yoksa özel alanının istilası durumu mu olduğunu sorgulamayı amaçlar. Sergi, bu karmaşa içerisinde bireysel arkeoloji olarak adlandırabileceğimiz, bireyin hayatına dönük imgeleri hatıralarının derinliklerinden kazıp çıkarması üzerine kuruludur. Sanatçı, kendi hayatından bazı imgelere çalışmalarında yer vermiştir. Mekânlar, objeler, görülen düşler, tekinsizlik hissiyle gelişen yazılar ve romantik yaklaşımlar, sanatçının üretimlerinde temel motivasyon kaynağı olmuştur.

Etkinliği Görün →
Mektubunu Bekliyorum
Nis
27
- 18 May

Mektubunu Bekliyorum

“Mektubunu Bekliyorum” sergisi hayatımıza sabit telefonlar, internet, cep telefonları ve günümüzün çok çeşitli sanal iletişim yöntemleri girmeden önceki zamanlarda – eski zamanlarda – en temel iletişim biçimi olan mektuplaşma pratiğinin geriye bıraktığı izlerden doğuyor.

Mektuplar özellikle dünya üzerinde farklı ülkelerde, kentlerde, mahallelerde yaşabilecek kadar hareketli ve uzakta olabildiğimiz ama iletişim teknolojilerinin birbirimize hemen ulaşabilecek kadar gelişmiş olmadığı dönemlerin belki de en temel iletişim ve haberleşme yöntemi idi.

İnsanın sosyal doğası her zaman ailesi, arkadaşları ve sevdikleri ile konuşma, sohbet etme ihtiyacını hissettirir. Nefes almak kadar temel bir ihtiyaç olan iletişimi bazen yan yana iken yüz yüze veya toplum içinde; bazen de, uzak da olsak yakın da; sadece okuyanın görebileceği biçimde, kağıt ve kalemle yapmak mektuplar sayesinde mümkündü.

Ama mektupların sadece iki kişinin haberleşmesini sağlayan cümleleri iletmenin çok ötesinde hazineler barındırdığını bugün geçmiş mektuplara bakınca görebiliyor kişi. Her mektup, yakılmadığı müddetçe, geleceğe gönderilmiş birer iz. Geçmişin kapılarını aralayan, tarihi notlar alan, geçmiş kişilerin özel/kişisel hayatlarına misafir olmamızı sağlayan birer pencere gibi bazen. Bazen iç dünyaların, ruh hallerinin, anlık hislerin, duyguların dışa vurumu. Bazen geleceğe gönderilmiş bir hikaye, belki çarpıcı enstantenelerle donatılmış bir roman.

“Mektubunu Bekliyorum” tarihçi koleksiyoner Hakan Kaynar’ın arşivinde bir araya gelen eski mektuplaşmalardan bir seçkinin sanatçılar yolu ile bugüne aktarımı. Sergi mektuplardaki kişilerin yazarak kalıcı kıldıkları hikayelerinin, geçmiş zaman ortamlarının ve karakterlerin illüstrasyon yolu ile canlandırıyor ve izleyicileri mektupları yazan kişilerin dünyasına gönderiyor.İnsanın sosyal doğası her zaman ailesi, arkadaşları ve sevdikleri ile konuşma, sohbet etme ihtiyacını hissettirir. Nefes almak kadar temel bir ihtiyaç olan iletişimi bazen yan yana iken yüz yüze veya toplum içinde; bazen de, uzak da olsak yakın da; sadece okuyanın görebileceği biçimde, kağıt ve kalemle yapmak mektuplar sayesinde mümkündü.

Ama mektupların sadece iki kişinin haberleşmesini sağlayan cümleleri iletmenin çok ötesinde hazineler barındırdığını bugün geçmiş mektuplara bakınca görebiliyor kişi. Her mektup, yakılmadığı müddetçe, geleceğe gönderilmiş birer iz. Geçmişin kapılarını aralayan, tarihi notlar alan, geçmiş kişilerin özel/kişisel hayatlarına misafir olmamızı sağlayan birer pencere gibi bazen. Bazen iç dünyaların, ruh hallerinin, anlık hislerin, duyguların dışa vurumu. Bazen geleceğe gönderilmiş bir hikaye, belki çarpıcı enstantenelerle donatılmış bir roman.

“Mektubunu Bekliyorum” tarihçi koleksiyoner Hakan Kaynar’ın arşivinde bir araya gelen eski mektuplaşmalardan bir seçkinin sanatçılar yolu ile bugüne aktarımı. Sergi mektuplardaki kişilerin yazarak kalıcı kıldıkları hikayelerinin, geçmiş zaman ortamlarının ve karakterlerin illüstrasyon yolu ile canlandırıyor ve izleyicileri mektupları yazan kişilerin dünyasına gönderiyor.

Etkinliği Görün →
Bir Cennet Olasılığı
Nis
5
- 26 Nis

Bir Cennet Olasılığı

"Bir Cennet Olasılığı" sergisi, sanatta sıkça ayrı düşünülen, ancak aslında derinlemesine bağlantılı olan iki önemli kavramı bir araya getiriyor: "öteki" ve "kutsal".
İnsanlığın tarih boyunca kendisini ve evreni anlamaya çalışırken başvurduğu "öteki" kavramı, kültürlere ve tarihsel düzleme göre farklılık göstermektedir. Bu sergide, ötekiyi anlamlandırmak için önce kendi ötekisine odaklanan sanatçı, işlerinde hem bireysel
hem de toplumsal sembollere yer vermiştir.
Aynı şekilde, "kutsal" kavramı da insanlığın tarih boyunca ilgisini çekmiştir. Farklı inanç sistemlerinde, "kutsal" farklı şekillerde tanımlanmış ve sembolize edilmiştir. Bu sergi, farklı kültürlerin ve dönemlerin "kutsal"ıyla ilgili eserleri bir araya getirerek, izleyicilere kutsallığın evrenselliği üzerine düşünme fırsatı sunuyor.
Ancak bu sergi sadece "öteki" ve "kutsal" kavramlarının yan yana getirilmesinden ibaret değil; aynı zamanda bu kavramların birbiriyle nasıl etkileşime girdiğini ve nasıl
bir anlam yarattığını da inceliyor. Sanatçı, izleyicileri kendi iç dünyalarına doğru bir keşfe çıkarırken, aynı zamanda insanlığın ortak deneyimlerine ve arayışlarına da ışık tutuyor.

Etkinliği Görün →
Turbo Primat
Mar
14
- 31 Mar

Turbo Primat

Artık salt ticari bir sektöre dönüştüğünü düşündükleri sanat marketinden ve bu markete dahil olanların son kullanma tarihi geçmiş ilişkilenme biçimlerinden bıkmış bir grup galeri sanatçısının oluşturduğu yeni bir kolektif "TURBO PRIMAT", kolektifin adı "insan"ı çok da anlam yüklemeden yeniden tanımlamak istemeleriyle ortaya çıkardıkları bir kelime grubu, gezegendeki primatların biraz turbolanmış versiyonlarından daha da fazlası olmadığımızı düşünüyorlar ve üretim pratiklerini bu temele dayandırıyorlar. Basit, doğrudan, az malzemeyle ve yalın.

Etkinliği Görün →
Dreamland
Oca
19
- 31 Oca

Dreamland

"Düş diyarı" ifadesi, genellikle hayal gücüyle yaratılan, gerçek olmayan bir yer veya durumu ifade eder. Bu terim, masallarda veya edebiyatta da sıkça kullanılan bir ifade olmakla birlikte genellikle insanların hayallerindeki mükemmel veya idealize edilmiş bir dünyayı temsil eder. Ayrıca, “düş diyarı” bazen kişisel düşüncelerin veya hayallerin derinliklerine dalınan bir durumu anlatmak için de kullanılmaktadır. Renkler ve formlar bir yana, bu sergi, sanatın belirsiz sınırlarında gezen ve izleyicileri düşünmeye teşvik eden bir deneyim sunuyor. Her eser, kendi hikayesini anlatırken, bir araya geldiklerinde daha büyük bir anlatı oluşturuyorlar. Sanatın zamandan ve mekandan bağımsız bir şekilde var olan akışına dahil olmak için 19 Ocak’tan 9 Şubat’a kadar sürecek olan Dreamland sergisine davetlisiniz.

Etkinliği Görün →
Mevcut Bir Durum Üzerine ‘Şey’
Oca
16
- 31 Oca

Mevcut Bir Durum Üzerine ‘Şey’


'Şeylerin tanımı herkes için değişken olmakla birlikte her an da değişebilmektedir. Yeryüzündeki herhangi bir durum, nesne, varlık veya maddeler "şey" olarak karşılık bulabilir. Varlık ve nesnelerin ötesinde, biçimsel anlamda "şey"in bendeki karşılığı, gölgelerdir. Gölge, ışığın varlığını vurgular. Varlık da, ışık ile görünür olur. Zamansallığı da beraberinde getiren ışık ve gölge, en küçük parçadan, en büyük parçaya kadar her bir şeyi sarar.
Gölge, olma ve bulunma haline dair bir izdir. Kendisinden çok, nesnesine dairdir. Işık ise nesneyi yok saymamamız için bir araçtır. En çok da kendisine dairdir.

"Mevcut Bir Durum Üzerine" bütün şeyleri içinde barındıran bir zemindir. Daha doğrusu, ben tarafından müdahale edilmiş ve seçilmiş olan bendeki şeylerin bütünü... Işık, gölge, karanlık ve aydınlık...'

Etkinliği Görün →
Açık
Eki
27
- 19 Kas

Açık

UNITE Ortak Mekan, ilk etkinliği olarak, 27 Ekim - 19 Kasım 2023 tarihleri arasında "AÇIK - OPEN" adlı karma sergiye evsahipliği yapıyor!

Sergimizin 27 Ekim saat 19.00'daki açılışına tüm sanatçı ve sanatseverleri bekliyoruz.

Etkinliği Görün →