Sanat ve Sanatçı Nerede Bulunur?

Yazar : E. Gülşah Akın

Diyelim ki serginiz için belirli bir tema ya da medyumda eser arıyorsunuz. Etrafınıza sorup soruşturdunuz ancak tanıdığınız ya da onların tanıdığı hiç kimse bu tarzda bir eser üretmiyor. Peki böyle bir durumda nereye bakmak lazım?

Böyle bakıldığında bu durum garip bir ihtiyaç gibi görünüyor. Sonuçta her sabah yataktan kalktığımızda “benim sineklerin yaşam döngüsüyle ilgili video şeklinde üretilmiş bir esere ihtiyacım var” gibi şeyler aramıyoruz. Ama ihtiyacımız olduğunda, sanatçıyı nerede görürüz ve sanatı nereden buluruz?

Bulunduğumuz coğrafyada çok fazla sanatçı var ve çoğunun da oldukça güzel üretimleri var. Ancak İstanbul'da yaşamıyorsanız ve hatırı sayılır bir sanat çevresine sahip değilseniz, bunları paylaşmak ya da bulmak çok da mümkün olmuyor. Çünkü genç sanatçıların büyük bir görünürlük problemi var. Aslında bunu genç sanatçılarla kısıtlamak belki yetersiz bile olabilir, zira sanatın arşivlenmesi ve paylaşımı konusunda Türkiye'de büyük bir pratik eksikliği var.

Bu pratik eksikliğinin, bazıları tarihi sorunlar olmak üzere, birden fazla farklı nedeni var. Benim araştırmalarım ve gözlemlerime göre en temel ve eski sorun, ülkede köklü bir görsel sanatlar müzesinin olmaması ve arşivleme tarihinin kesintili olması. İstanbul Resim Heykel Müzesi’nin yılan hikayesine benzer hikayesi çoğu kişinin malumu, ancak bilmeyenler için değerli Ayşe Hazar 1 Köksal’ın Argonotlar’da yayınlanmış olan sohbetini ve konuyla ilgili yazmış olduğu kitabı da merkeze alarak kısaca özetleyelim:

Osman Hamdi Bey’in kardeşi Halil Edhem’in Elvah-ı Nakşiye ile temellerini attığı İstanbul Resim Heykel Müzesi, Avrupa’nın önemli müzelerindeki sanat eserlerinin Osmanlı ressamlarınca kopyalanmasıyla, dönemin Avrupa’daki güzel sanatlar örneklerinin Türkiye’ye getirilmesi ve sonrasında bu mekanın “Atatürk’ün emriyle” müzeleştirilmesiyle yaşamına başlar. Ancak sonrasında herkesin tahmin edebileceği üzere devletten çok da destek alamaz. Ayşe Hazar Köksal bu durumu “devlet geleneğinin sanatı korunması gereken kültürel bir varlık olarak görmediğini gösteriyor” şeklinde aktarıyor. Sonrasında çok partili döneme geçilmesi, kalkınma planlarında kültür-sanatın yer almaması ve özelleşme süreçleriyle 2000’lere geliniyor. 2022 yılına kadar kendine ait düzenli bir müze binasının olmaması, arşivlerinden kaybolduğu(!) iddia edilen eserlerin bulunması gibi nedenlerle Türkiye’deki görsel sanatlar hafızasının tutulamamasıyla da Resim ve Heykel Müzesi’nin yukarıda bahsettiğim arşiv-hafıza yoksunluğunun temelini attığını söylemek mümkün.

Tutku Bulutbeyaz, “Collect”, 2024, Buluntu cam üzerine karışık teknik, 40x100 cm.

Bu problemin başka bir sebebi, akademide -yani üniversitelerde- arşiv konusuna ve bunun önemine değinilmemesi. Türkiye’de arşiv çalışmaları ya da sanat kayıtlarının önemi ile ilgili yapılan çalışmalara bakmak istediğinizde bu konuyla ilgili kaynaklar, yayınlar bir elin parmaklarını geçmiyor. Unutulmuş bir alan olduğundan değil, belki de gerekli görülmüyor- nedenlerini ancak speküle edebiliriz. Salt Arşivi, belli başlı kütüphanelerin kayıtları ya da uzun süredir yayın hayatını sürdüren dergiler dışında (son 10 yılda ortaya çıkan dijital ve basılı kültür-sanat yayınlarını hariç tutuyorum) bu kayıtları bulmak imkansız. Araştırmak, kendi kategorizasyonunuzu oluşturmak ve “sorup soruşturmak” dışında bir alternatif yöntem bulmak zor.

Bu problemin başka bir sebebi, akademide -yani üniversitelerde- arşiv konusuna ve bunun önemine değinilmemesi. Türkiye’de arşiv çalışmaları ya da sanat kayıtlarının önemi ile ilgili yapılan çalışmalara bakmak istediğinizde bu konuyla ilgili kaynaklar, yayınlar bir elin parmaklarını geçmiyor. Unutulmuş bir alan olduğundan değil, belki de gerekli görülmüyor- nedenlerini ancak speküle edebiliriz. Salt Arşivi, belli başlı kütüphanelerin kayıtları ya da uzun süredir yayın hayatını sürdüren dergiler dışında (son 10 yılda ortaya çıkan dijital ve basılı kültür-sanat yayınlarını hariç tutuyorum) bu kayıtları bulmak imkansız. Araştırmak, kendi kategorizasyonunuzu oluşturmak ve “sorup soruşturmak” dışında bir alternatif yöntem bulmak zor.

Tarihçiler ve sanat tarihçilerine düşen rol ise yazmak elbette. Sevdiğiniz sanatçıları yorumlayın, eserlerini inceleyin, kamuyla paylaşın, yayınlayın. Evet kültür-sanat dünyası nankör bir dünya olabilir, herkesin yaşamını idame ettirmek için gelire ihtiyacı var ancak üretim üretimi doğuruyor; bir eser, sergi ya da sanatçı ile ilgili üretim yapmak hem sanatçının görünürlüğünü arttıracak hem de sizin Türkiye sanat tarihine bir katkınız olacak. Çünkü ancak üreterek ve paylaşarak çoğalabiliriz.


1 https://argonotlar.com/resim-heykel-muzesi-bir-varolus-oykusu-uzerine-ayse-h-koksalla-soylesi/


Sonraki
Sonraki

atölye gezileri - Nisan Talaz