Vaa / herhangi bir ahmet ile müzik ve plastik sanat üzerine bir konuşma
Bize senin hakkında bilmemiz gereken şeylerden bahseder misin? Vaa kimdir?
Vaa müzisyen adıdır. Rap ile karışık müzik yapan bir müzisyen adıdır.
Vaa ile Herhangi Bir Ahmet farklı personalar mı? Ortak ve farklı tarafları var mı?
Aynı şeyler aslında. Herhangi Bir Ahmet görsel dünyada yaptığım şeyler. Vaa da müzik olarak yaptığım şeyler. Herhangi Bir Ahmet’in “sokaktan geçen herhangi biri” gibi bir konsepti var. Vaa ise anlam taşıyan bir isim değil. Bir arkadaşımın arabasında çok fazla zaman geçirmiştik. O arkadaşın arabasının plakasıydı.
Mahlas seçimlerin süreç boyunca nasıl değişti?
10 seneyi aşkın bir süre müzik yapmaya çalıştığım için acısıyla tatlısıyla birçok isim oldu. En son Vaa’ da karar kıldım. İsimleri çok önemli bir yerde bulmuyorum. Sadece bir aracılar. İsim koymak zorunda olduğum için isim koyuyorum. O sebeple çok büyük hikayeleri yok.
Müzikten devam edelim o zaman. Röportajı yapmadan önce şarkı sözlerine baktım, şarkılarını dinledim, kliplerini izledim. Sözlerinin ve kliplerinin çok dinamik ve güçlü olduğunu düşünüyorum. Klip için nasıl bir hazırlık aşamaların var?
Bir şey çektiğimde, müzik yaptığımda ya da görsel olarak bir şey ürettiğimde karşıya “güçlü”, yani çarpıcı bir şey sunmak istiyorum. İzleyici onu aldığında, onu gördüğünde anlık bir etkilenme ile “şok” içine girsin istiyorum. Klip için geziyorum. Geziyorum ve açı bakıyorum, lens deniyorum. Müzik yaparken klibini planlıyorum. Görsel olarak hangi dünyaya tekabül eder diye düşünerek bir yandan da müziği yapıyorum. O yüzden yaptığım şeyin bağlamına bağlı olarak değişiyor ve süreç yerine oturuyor.
Plastik sanatlar ve müzik ile aynı anda uğraşan bir sanatçısın. Bunların birbirlerini besleyen şeyler olduğunu düşünüyorum. Bir ses bir imgeyi doğurabilir, bir imgeden söz dizisi elde edilebilir gibi... Senin üretim sürecin nasıl ilerliyor?
Senin de dediğin gibi birbirlerinden besleniyorlar ve ikisi de aynı anda inşa oluyor. Eğer elimde bir konu varsa söylemek isteyeceğim bir şey ya da bir imge varsa çalışmanın hangi disiplinde olduğu bu çağda çok da fark etmiyor. Konunu seçerek istediğin her şeyi yapabilirsin. Güzel sanatlar çıkışlı olduğum için müzik yaparken de buradan bir şeyler alıyorum. Yaptığım müziği sadece müzik formunda değil, görüntüyü tüketsinler istiyorum. Müzik dinlerken orada olmayı ya da görselleri hayal etsinler istiyorum. Parçalarda da denediğim diğer şeylerde de görsel kaygıları gözeterek ilerliyorum. Dediğin gibi çok bağlantılı şeyler. İkisi de birbirini tamamlıyor.
Görsel çıkışlıyım dedin. Ankara Güzel Sanatlar Lisesi Resim Bölümü, Hacettepe Üniversitesi Heykel bölümü ve aynı üniversitede resim bölümünde tezli yüksek lisans yapıyorsun. Müzik alanında eğitimin var mı? Eğitim almanın şart olduğunu düşünüyor musun?
Ben müzik eğitimi almadım. Birkaç enstrüman elimden geldi geçti ama teknik olan tarafa çok yoğunlaşmadım. Yoğunlaşmak da istemedim çünkü ortaya koymak istediğim şey teknik tarafı kendi içimde reddettiğimdi. Ama belki de reddetmemeliyim bir noktada da. Ben müziğimde ortaya koyduğum şeyde teknik görmek istemiyorum. Şöyle bir durumda var ne yaparsan yap tekniği tamamen reddedemezsin de. Değişik bir şey çıkartmak istiyorsan tekniği yalayıp yutmuş olmak gerekiyor ki tekniği geri bozabilesin. Bir şeyi yıkmak istiyorsan, bir şeyi inşa etmelisin. Görsel sanatlarda çok şey öğrendim. Oranın üslubuyla yaklaşıyorum sanki müziğe.
Ahmet Bildirici, “Küp” 6 adet 100×100 cm mdf, 2022
Tez yazma sürecin nasıl gidiyor? Akademi hakkında ne düşünüyorsun?
Tez yazma sürecim iyi gidiyor. Müzikte yapmak istediğim şey, görselde de yaptım bir konu. Şehirde olmakla alakalı ve içinde gezen biri olmakla alakalı. Kendi konum olduğu için oldukça keyifli gidiyor. Akademi hakkında ne düşünüyorum diye sordun değil mi? Hangi akademi hakkında?
Güzel sanatlar akademisi.
“İyi sanat” yapmanın kimseye öğretilebilecek bir şey olduğunun düşünmüyorum. Bir öğretmen olarak öğrenciye ön ayak olmak, ip ucu vermek bir yere kadar mümkün ama “iyi sanat eseri” yapmayı bir öğretmen tarafından öğretilebileceğini sanmıyorum. Bence hocalar da bunun farkında, herkes bunun farkında. Hocalarımdan çok şey öğrendiğimi düşünmüyorum ama beni iyi yerlere sürüklediler. Gelen hiçbir bilgiyi reddetmedim ama çoğunlukla kendi çabalarımla bir şeyler yapmaya çalıştım. Etrafımda gördüğüm başarılı insanlarda bu şekilde yaptılar bence. Öğretmenler seni bir yere kadar götürüyor sonra zaten hepsi sende bitiyor. Çok güzeldi Hacettepe’de olmak. O kampüsün içerisinde olmak Hogwarts gibiydi.
Hacettepe Resim Bölümümü temel sanat atölyesinde Sanat teknik 101 öğretiliyor. Hızlandırılmış bir güzel sanatlar lisesi gibi. Öğretmenin sana kattığı beyin fırtınası oluşturmak, atölyedeki diğer kişilerle beyin fırtınası oluşturmak sanırım orayı kıymetli yapan şey.
Okul haricinde karşılaştığım sanatçıların çoğu işi akademiden öğrenmek hakkında çok şikayetçiler. Şikayet etmek bence çok kolay.
Eski bestelerinde daha eleştirel bir dil görüyorum. Merdivenden İnen Çıplak ve Bölüm Sonu Canavarı benim favorilerim oldu. Günümüze baktığımda soundlarında agresif bir dinginlik varmış gibi geliyor. Şuan ben kendi yorumlarımla seni çerçevelemek istemiyorum ama bu agresif olan tavrın bir tık daha dinginleştiğini hissettim. Sen bu değişim ve dönüşümleri nasıl tanımlıyorsun?
Dediğin şeyler doğru. 3-4 yıl önce çalıştığım projelerde biraz daha eleştirel, biraz daha sert, içinde küfür barındıran şeyler vardı. Hala öyle şeyler yazıyorum aslında ama konumu değiştirmek istiyorum müzik tarafında. Ben yazdığımda illa bir şeye eleştirisel bir tavır alıyorum nedense küçüklükten beri refleks olmuş durumda. Ama biraz aşk şarkısı yapmak istiyorum. Tam aşkta değil, önceki konularımla birleşsin. Bana eski parçaları da yazdıran şehrin içinde, şehrin içinin müziğini yapmaya çalıştığımda bazı şeylerle atar gider oluyor. Kafam biraz daha sakinledi. Yavaşlasın istiyorum. Aşk şarkısı yaptığımda da kulağa agresif duyuluyordur belki ama bilmiyorum deniyorum işte.
Nasıl bir aşk? Herhangi bir şeye duyulan bir aşk mı?
Evet. Kesinlikle yaşamın içinde olmanın ne kadar güzel olduğu ile alakalı. Birine duyulan bir aşk da bunu kapsıyor. Yaşamanın güzel olduğuna dair bir aşk. Kafamda bir şeyler oturmaya başlarken sinirler yatışıyor ama her zaman altta duran bir öfke de barındırıyor. Bizi öfkelendiren şeyde aşk. Öfkeyi ya da o eleştirisel tavrı dışarı çıkartan şeyde aşk. “Neden böyle” diye bir soru var ya protest müzikte “neden şöyle değil de böyle?” başta olmayan şeye duyulan bir özlem var. Tüm bu şehirde, bütün bu sistemde olması gereken aslında bu değil dediği bir nokta oluyor ya eleştirisel müzik yapanların, onu dedirttiren şey yaşamın akıllarda nasıl olduğu o da aşk yani aslına bakarsak bence.
İnstagram profiline baktığımda dijital bir portfolyo inceliyormuş gibi hissettim. Bunlar arasında birkaç için oldukça dikkatimi çekti. “Bir Yanlış Tüm Doğruyu Götürür” ve “Küp”. Bunların içeriklerini bizimle paylaşmak ister misin?
“Bir yanlış bir doğruyu götürür” matematik işlemi gibi bir konsepti var. Artı, çarpı, artı, çarpı sayfanın aşağısına kadar indikten sonra çarpı eksi eşittir eksi oluyor. Bu iş ile ilgili bir hatıram var. Babamın çağdaş sanat ile arası yoktur. Sanatla içli dışlı değildir. Toplumun geri kalanı gibi çok ilgisini çekmez. Bu işi gördüğünde “ne kadar sallarsan salla, dona düşer son damla” demişti. Bunu şu yüzden anlatıyorum. Herhangi birisi bu işe baktığında bir şey görebiliyor. Basit bir anlatımı olduğu için gören herkes bir şey çıkartabiliyor.
Ahmet Bildirici, “Bir Yanlış Tüm Doğruyu Götürür (Kötü Karakter)”, 2022
Kırmızı baskın bir konseptmiş gibi geldi senin işlerinde. Kırmızı senin için neyi ifade ediyor?
Benim için duygusal ya da eski bir hikayesi yok kırmızının. Diğer renklerin arasında en romantiği “şiddetlisi”, en göze çarpanı olduğu için ilgimi çeken bir renk. Ama aşırı bir sevgimde yok. Bazı noktalarda iyi bir anlatım aracı olduğunu düşünüyorum. Sanat eserinin çarpıcı olmasında bahsettik ya, kırmızda bunu mümkün kılıyor. Diğer renklerden farklı bir skalada olduğunu düşünüyorum. Aynı zamanda aşkında rengi, sen ne istersen onu rengi. Bir çekiciliği var o çekicilik hoşuma gider.
Manipülatif bir renk aynı zamanda değil mi?
Evet, evet. Kesinlikle.
Son olarak, genç sanatçıların ortak sorunlarının ne olduğunu düşünüyorsun?
Türkiye’deki sanatçıların ortak sorunlarından bahsediyorsak öncelikle finansal sorunlar olduğunu düşünüyorum. Sanatı bazen lüks bir şey olarak görüyorum. Bazı noktalardan geçmişsen sanat ya da sanat gibi bir şey yapabilecek lükse erişiyorsun. Sanat hem pahalı hem de vaktini isteyen bir şey. Bir noktada da finansal bir durum. Eğer bu konunun dışından bakarsak, sosyal medyanın bazen sanat sahnesini manipüle ettiğini düşünüyorum çok daha tüketim odaklı bir hale getirdiği için. Sanata yeni giren birisi başka yerlere yöneliyor tüketim odaklı bir şey üretmeye çalışıyor.
Benim sorularım bu kadar.
Teşekkür ederim.
Röportaj: Ayça Güneş
Fotoğraflar/ Eserler: Ahmet Bildirici